“Kabullenince hayat güzelleşiyor”
20 yılı aşkın zamandır ekranlarımıza misafir olan, uzun yıllar Ana Haber Bülteni ve gece haberlerini sunan spiker Sonay Dikkaya, otizmli oğlunun daha iyi eğitim alması amacıyla 8 yıl önce gittiği ABD’den döndü. Dikkaya ile yaşadıklarını, oğluyla ilişkisinin dönüşümünü ve Türkiye özlemini konuştuk
Ekranların tanınan haber spikeri Sonay Dikkaya, bundan 8 yıl önce ani bir kararla NTV’den ayrılmış ve otizmli oğlu Şan ile birlikte Amerika’ya gitmişti. “Bir gün mutlaka döneceğim” düşüncesiyle giden Dikkaya, kısa bir süre önce, 17 yaşındaki oğluyla İstanbul’a döndü. Biz de ayağının tozuyla buluştuk ve 8 yılda yaşadıklarını, oğluyla ilişkisini, hayal kırıklıklarını, farkındalıklarını konuştuk.
Türkiye’ye dönmeye nasıl karar verdiniz?
Zaten bir gün döneceğim diye gitmiştim. Koronadan sonra okul sistemi çok zorlaştı. Bir yıl okula gidemedi, başka yere taşındık. Yeni okulunu hiç sevemedi. Liseye başlayınca sabah 6.30’da çıkması gerekiyordu. Şan’ın bebekliğinden beri uyku problemi var. İlaç kullansa da hiç uyuyamıyor. Sabahları kalkması çok zordu. Bir de okulda hiç yemek yemiyor, tüm günü aç geçiriyordu. Ben de bir noktadan sonra yeter artık dedim. Benim derdim çocuğum mutlu ve rahat büyüsün. Orada karma bir devlet okulunun özel eğitim sınıfındaydı. Okuma yazma biliyor, matematik de yapıyor. Okula kayıt yaptırmadım. Bu yıl ağabeyimi ALS hastalığından kaybettik. Annem de artık çok yaşlı. Ağabeyimin ölümünden sonra, savaş da çıksa deprem de olsa fark etmez, ben ailemin yanında olacağım dedim.
Burada geniş bir aileniz varken, tek başınıza Amerika’ya neden gittiniz?
Bunu Şan için yaptım. Burada çalıştığım dönemde bakıcı ve gölge öğretmen vardı. Dünyanın parasını ödüyordum, üstüne gece gündüz çalışmaktan çocuğumu göremiyordum. Zaten 600 gram doğmuş, anne karnından erken ayrıldığı için anne yoksunluğu çeken bir çocuktu. Ortada baba da yoktu. Bir gün haberleri sunarken, önümdeki kâğıdın arkasına, “İşten ayrıl ve Amerika’ya git” yazdım. Çünkü Şan ABD vatandaşıydı. Hızlı bir kararla da gittim. Ne bakıcı ne de bir yardımcım vardı. Kendime oğlumla vakit ayırdım. Orada biz çok iyi arkadaş olduk. Ergenlik dönemini çok iyi atlattık. İlk gittiğimiz dönemler çok zordu; sokaklarda, evde krize giriyordu. Sarıla sarıla, öpe koklaya, onunla birebir ilgilenerek onu çok yumuşattım. Anne ilgisi çok önemli! Tabii ki yanlış yaptığım, sinir krizi geçirdiğim, tepsileri fırlattığım, çaresiz hissettiğim, yorulduğum anlar çok oldu. Ama şu an 17 yaşında ve bu zamana kadar çok iyi geldik. Sevgi dolu, iletişim kurabilen, harika bir çocuk.
“ABD’de hiç zorbalık görmedik”
Özel gereksinimli bir çocukla orada hayat nasıldı?
Bir kere devlet okulunda, karma bir sınıftaydı. Tek bir gün bile güvenlik sorunu yaşamadım. Öğretmenler çok rahat. Çocuklara çok büyük bir özgürlük alanı sunuyorlar. Onun dışında engelliler, özel gereksinim ihtiyacı olan bireyler konusunda inanılmazlar. Sosyal hayat bu konforu sunuyor size. Her yerde öncelik hakkı veriyorlar. Asla ötekileştirmiyorlar. Sizi çok normal karşılıyorlar. Çocuğumla her yerde özgürce gezip dolaşabiliyordum. Akranlar arasında da bu konuda hiç zorbalık görmedik. Çocuklar çok daha olgun ve yakın davranıyor. Mesela üst kat komşum karı koca çok yaşlılardı. Şan bazen gece kriz yaşardı, bağırırdı. Çıkıp özür dilerdim. Ertesi gün kapıya balonlar, çikolatalar bırakırlardı. Ya da orada Şan kendi başına her istediği yerde yürüyebiliyordu. İnsanların yaklaşımı ve sosyal hayat açısından çok iyi. Ancak eğitim sisteminde orada da sıkıntılar var. Sanıldığı gibi mükemmel değil. Pek çok hizmete ulaşabilmek çok pahalı. Devlet okuluna göndermek dışında, ek bir hizmet alamıyordum. Pek çok şeyi kendiniz yapmalısınız. Çok rahat para kazanılıyor algısı var ama doğru değil. İnsanlar iki işte çalışıyor ve haftada 2 gün dışarı çıkamıyor. Kiralar ve vergiler çok yüksek.
“O bana değil ben ona yapıştım”
Şan’la ilişkiniz nasıl dönüştü?
Şan çok cana yakın, dokunmatik, sarılan, seven bir çocuk. Annenin çok etkisi olduğunu düşünüyorum. Bebekliğinden beri hep öpen, sarılan bir anne oldum. 8 yıldır her şeyini ben yapıyorum. Belki de en büyük hatam bu. Kıyamadığım için ona sorumluluk vermedim. Hâlâ ben yediriyorum, yıkıyorum, giydiriyorum. Kendi yapabileceği şeyleri daha çok ona bırakmalıydım. Hiçbir gün ayrı kalmadık. Şimdi ablam “Bende kalsın” diyor, bırakamıyorum. O bana değil ben ona yapıştım. Bunu burada kırmaya çalışacağım.
Geçmişi düşündüğünüzde ne gibi farkındalıklarınız oldu?
Geçmişi hiç kurcalamıyorum artık. Olanı kabul ettim ve çok mutluyum. Şan’ın otizmini kabul ettiğimi sandığım dönemleri düşünüyorum; aslında o zamanlar bile kabullenememişim. Şan’ın otizmini kabullenişim Amerika’ya gittiğim ilk yıllar oldu. Bugün geldiğim noktada tüm samimiyetimle onun bana bir hediye olduğunu düşünüyorum. Onun ruhunu, bedeninden ve şu anki hâlinden ayrı düşündüğümde sürekli ona teşekkür ediyorum. “Beni seçtiğin için, bu hayattaki tekâmülüm için, insan olmaya biraz daha yaklaşmama vesile olduğun için teşekkür ederim” diye dua ediyorum. O masumiyeti yaşadıktan sonra kızmamaya başlıyorsunuz. Elinizde çok güzel bir Allah’ın lütfu var.
Babayla ilişkisi nasıl?
O kısmı konuşmayalım. Şan benim çocuğum. Ebeveyn olmak için sevmek yetmez, sorumluluk almak gerek.
Çalışmayı düşünüyor musunuz?
Büyük konuşmayayım ama düşünmüyorum. Belki bağımsız bir şeyler yapabilirim. Hem çok yorgunum hem yaşım ileri, birilerinin altında çalışmam çok zor. Zaten artık haber bile seyredemiyorum, bırak okumayı!
Ebeveynlere ne söylemek istersiniz?
Çocuklarınızın bedensel ve psikolojik sağlığı yerinde olsun da geri kalan her şey çözülür. Bunun için de bol bol sevin ve ilgilenin. Kurs kurs, etkinlik etkinlik gezdirmek yerine siz vakit geçirin. Hayat geçiyor. Klişe olacak ama mutlu olmaya bakın. Ölümlü dünya, ne olacağımız belli değil! Parayı, pulu da takmıyorum artık. Elbette önemli ama ihtiyacım olanı kadar yeter. Deprem oldu ne oldu; onca kişi enkaz altında kaldı ama hayat devam etti.
“Askere gidince ne yaparım diyordum”
Şan 6 aylıkken bir marka çanta almışım. Normalde öyle paralar vermem ama onu aldığım dönem ileride oğlumun karısına hediye ederim diye düşünmüştüm. Ya da askere gidince ne yaparım diye düşünüyordum. Hâlbuki ne anlamsız düşüncelermiş. Benim çocuğum böyle. Başka çocuklarla kıyaslamak anlamsız. Kabule geçince hayat güzelleşiyor. Sadece anda kalmayı öğreniyorsun. Geçmişin, geleceğin, her şeyin şu anda olduğunu biliyorum.
“Sosyal medyada çok güzel bir ailem oldu”
Amerika’da kaldığım 8 yıl boyunca, cuma akşamları Instagram’dan canlı yayınlar yapardım Şan’la birlikte. Sosyal medyada çok güzel bir ailem oldu. İnsanlar beni hiç yalnız bırakmadı. Yakınımda ailem gibi bizi kontrol ettiler. Bu bana çok iyi geldi, Instagram aileme teşekkür ediyorum.
“Bizimle bir gün geçirin diyorum”
Farkındalık gününde “farkındayız” diyoruz, ama kimse bir şeyin farkında değil! Farkında olmak sadece farkındayım yazıp bu çocuklara o anlık iyi davranmak değil. Bizimle bir gün geçirin diyorum. Dışarıdan konuşmak çok kolay ama bizimle 24 saat geçirin ve görün neler yaşadığımızı.